24 Ocak 2010 Pazar

"Hiçlikteyim" - Bektaşi

Son yıllarda beni en çok etkileyen yazar oldu Elif Şafak. Ne yazık ki kendisini AŞK kitabıyla tanıdım. Diğer kitaplarını gözden kaçırmışım. Aşk da tesadüfen elime geçmişti, henüz şu an ki kadar popüler olmadan önce. Çeşme'de başladım okumaya. Yıllardır bu kadar etkilendiğim, bu kadar üzerinde düşündüğüm bir kitap olmamıştı ki ben gerçekten iyi bir kitap okuyucusuyumdur. Çeşme'deki tatilime 2 gün ara vererek, kendimi odama kapattım ve kendimi o dünyanın içinde buldum. Şems'i tanıdım, Rumi'yı tanıdım, Ella'yla, Aziz'le, Dilenci Hasan'la, Kimya'yla, Çöl Gülüyle ve diğer tüm karakterlerle birlikte 2 gün geçirdim. Elif Şafak'ın yazım stilinde güzel bir büyü vardı sanki; saniyesinde, ben o dünyada yaşamaya başlamış, onlarla sevinip onlarla ağlamıştım.. Aşk'ı bitirdikten sonra hemen hemen diğer tüm kitaplarını da okudum. Herbirinin kendine has bir stili vardı. ama ortak payda, hepsi beni kolaylıkla kendi dünyasının içine almıştı.

Elif Şafak, beni etkiledi bi kere. Artık onunla ilgili nerde ne yazı görsem, ne röportaj bulsam kaçırmam. Merak ediyorum çünkü kendisini. Ben de neden böyle bir etki yaratıyor bilmiyorum ama profesyonel hayatlarına hayranlık duyduğum insanların özel hayatlarını çok merak ediyorum. Dinlediğim her röportajlarından, ya da okuduğum her yazılarından, kendi özel hayatlarına ait ip uçları arıyorum.  Muhtemelen bilinçaltımın bir sorgusu bu.. kimbilir yine kafasından neler geçiriyor o kerata.. Evet ona kerata diyorum çünkü içine neler attığını ve ne zaman nasıl orataya çıkaracağını bilemiyorum. Kimbilir belki de içten içe kendime benzetmek istiyor hayranlık duyduğum kişileri ve o yüzden özel hayatlarını incelemeye alıyor.

Her neyse, yine kaptırmış yazıyorum. Benim asıl bu yazımda paylaşmak istediğim, Elif Şafak'ın Haber Türk Gazetesinde yazdığı kısa bir hikayeden alıntı yapmak. Konusu: Ertelenmiş Hayaller. Yazının içinde ki bir hikaye çok hoşuma gitti:

Bektaşi yıllar sonra çocukluk arkadaşıyla karşılaşır yolda.Arkadaşıhayli yükselmiş, paşa olmuştur. Payeler edinmiş, zenginleşmiştir. Birçoğumuz gibi NEFS şişkinliğinden mustariptir, farkında olmasa da. Sohbet etmeye başlarlar. Adam durmadan kendinden söz eder. Başarılarından, mallarından, gelecekte yapacaklarından.. Kendiyle o kadar meşguldür ki bir başkasına ayıracak vakti sınırlıdır. Nihayet laflarına bir ara verdiğinde yüzeysel bir merakla sorar Bektaşi'ye: "ee, hep ben anlattım. biraz da sen söyle üstad. Sen neler yaptın?". Beriki gülümser: "boşver şimdi sen beni, paşalıktan sonra ne olacaksın?"
"sonra iki tuğlu paşa olacağım"
"sonra?"
"sonra üç tuğlu paşa olacağım"
"sonra"
"sonra mı.. hiiç" der adam, fazla düşünmeden.
"bak gördün mü" der Bektaşi gayet sakin, "o kadar uğraşmana ne gerek vardı? Ben daha şimdiden senin dönüp dolaşıp geleceğin yerdeyim. Hiçlikteyim."

2 yorum:

Adsız dedi ki...

Çok güzelmiş :)

Adsız dedi ki...

Esasında hiç lik büyük bir payedir
tabi bilen için.hm yazı hem paylştığın hikaye çok güzel.