21 Şubat 2011 Pazartesi

Bu ülkede girişimci olmak.

Son bir yıldır girişimci olmaya kafayı fazla taktım. Algıda seçicilik olsa gerek etrafımda gördüğüm, duyduğum, okuduğum tüm başarılı girişimlerlerin süreçlerini irdeleyip duruyorum. Bir ara 'Türkiye'den dünyayı sarsacak bir girişim çıkmaz, genlerimizde böyle bir yaratıcılık, başarı yok' düşüncesine nerdeyse inanacaktım ki Yılmaz Argüden bu düşünceyi yıktı. Tarihimize dönüp bakarsak bizim tüm genlerimiz büyük başarılar ve girişimler ile doluydu. Peki son yıllardaki bu başarısızlığımızın, ürkekliğimizin nedeni neydi?

Bu sorular ile kafamı devamlı meşgul ederken, geçen hafta katıldığım Webrazzi Gündem http://www.webrazzi.com/2011/02/16/webrazzi-gundem-internet-pazari-ve-firsatlari-canli-guncelleme/ panelinde sorularımın cevabına ışık tutan aydınlanmayı yaşadım. Gerek yaşadığım Dragons Den tecrübesi, gerek webrazzi toplantıları gerekse tüm takip ettiğim blogların neticesinde başarısızlığımızın (daha doğrusu dünyayı etkileyen bir başarıya imza atamayışımızın) kendimce sebeplerini şu şekilde özetleyebilirim:

1. Mevcut girişimcilerdeki kurumsal tecrübe eksikliği:
Kurumsal hayatta ciddi tecrübe edinenler kendi sınırları içinde yaşamaya devam edip, yeni girişimlere cesaret edemezken, etrafımızdaki tüm girişimciler ise kurumsal hayatın öğrettiği bir çok yetkinlikten (raporlama, bütçe, iş planı hazırlama, etkili sunum hazırlama, pazar analizi, finansal süreçlerin takibi, vs) bir haberler. Kafalarında yarattıkları projelerin fizibilite çalışmalarını, kısa/orta vadeli bütçelerini ve ne yazık ki projelerine destek almak için gerek olan etkili proje iş planları ve sunumlarını hazırlayamıyorlar. Cahil cesaretinin vermiş olduğu azimle işe girişip aksiyon alıyorlar. Kimisi kendi ayaklarının üzerinde durmayı başarabiliyor, kimisi ise (büyük bir çoğunluk) hayalindeki başarıya ulaşamıyor. Bir çok proje ise, etkin sunumunu gerçekleştiremedikleri için gerekli ilgiyi ve yatırımı çekemiyor.

2. Belli bir seviyeye, yetkinliğe ve teknik donanıma sahip kurumsal kişilerin rahatlığını bırakamaması:
Hemen hemen tanıdığım bütün kurumsal hayattaki arkadaşlarım çok mutsuz. Bütün zamanlarını çalışarak geçirdiklerini ama bir türlü hak ettikleri değeri göremediklerini söylüyorlar. Ben de geçen seneye kadar aynı şeyi söylüyordum. Kendi görüşümüze göre yetkinlikleri düşük olan kişilerin başımıza yönetici olarak getirildiklerinden, ne kadar başarı elde edersek edelim takdir edilmemekten, kendimize ve ailemize zaman ayıramamaktan, yaptığımız işin çapına göre yeteri kadar para kazanamadığımızdan şikayet edip durmuyor muyuz devamlı? Ama kabul etmek gerekiyor ki her ay sonunda belli bir maaş almak, başkasının parası, markası ve statüsü ile iş yapmak, risksiz bir hayat yaşamak rahat geliyor. Ve bu nedenle de belli teknik donanıma sahip, kurumsal kültürün tüm formatlarına hakim kişiler bu rahatını bırakıp girişimci olmaya cesaret edemiyor.

3. Yabancı yatırımcıların özgün fikirlerden çekinmesi:
İşte bu nokta yeni fark ettiğim bir sıkıntı. Yabancı yatırımcılar özgün fikirlerden çekiniyorlar. Çünkü bilmedikleri, tanımadıkları bir ülkede o fikrin tutup tutmayacağı riskine girmek istemiyorlar. Halbuki onların bildiği, denediği bir projeyi (örn: fırsat siteleri, e-ticaret siteleri) kendi ülkenizin kullanım şekline göre uyarlamanız (klonlamanız) onlar için riski olmayan bir yatırım. Bu nedenle de yatırım desteği almak isteyen bir çok girişimci yaratıcılığını özgün fikirlerde değil, test edilip onaylanmış projelerde kullanmayı tercih ediyor.

4. Yerli yatırımcıların özgün fikirlerden çekinmesi: 
O kadar çok sindirilmişiz ki, özgün bir fikir ile piyasaya çıktığınızda, bu fikrin daha önceden Amerika tarafından düşünülüp piyasaya sürülmemesi, yerli yatırımcılar için düşünülenin aksine olumsuz olarak karşılanıyor. Çünkü onlara göre bu fikir kesin düşünülmüş ama bizim göremediğimiz riskler görüldüğü için uygulamaya alınmamıştır. Bunu bizzat yaşayarak öğrendim: çünkü bizim projemizin benzerinin yurt dışında olmamasının nedenini, bizim göremediğimiz ama yabancıların görmüş olabileceği risklerin olma ihtimaline bağlanıp yatırım vermekten çekinen yatırımcı adayımız oldu. Yani bizim en güçlü özelliğimiz olan özgün fikrimiz, ayağımıza bağ oldu :). İşte bu tarz olaylar da bir çok girişimciyi özgün bir fikir ile piyasaya çıkmasını engelliyor (eğer tüm yatırımını kendi karşılayamıyorsa).

Sonuç olarak bastırılmış, sindirilmiş bir toplum haline getirilmişiz. Bugün bir çok aile hala çocuklarının sabit gelirli düzenli bir hayatı olmasını arzuluyor, çocuklarını bu şekilde yetiştiriyor. Üniversitelerde iş kurmanın değil, iş bulmanın yöntemleri öğretiliyor. Kurumsal şirketler bir yandan personelini güçlendirirken, bir yandan da çaktırmadan cesaretlerini emiyorlar. Herkes tutturmuş bir takım çalışması değeri, o değere sahip olabilmek için farklı, kendine öz kişilikler belli bir sınır içine sokuluyor. Fazla hesap kitap, cesareti yok ediyor. Bu kadar mutsuz kurumsal insanın içinde başarılı bir girişimci olmaya çalışmak, kem gözleri topluyor. Statü ile gençlerin beyinleri yıkanıyor. Üretmenin öneminden bahseden yok. Kafası çalışan gençleri destekleyen, eğiten, onlara yol gösteren yetişkinler yok. Herkes herşeyi senden daha iyi biliyor, hatta senin işini bile senden daha iyi bildiğini iddia edenler bile çıkıyor. Hayatında hiç üretim yapmamış biri çıkıp senin üretimini eleştirebiliyor. Senin aylarını verdiğin bir projeyi 10 dakika dinleyip, bu proje tutmaz diyebilecek vizyona sahip, ancak kendisini hiç bir proje deneyimi olmayan arkadaşların oluyor.

E böyle bir toplumda, sinmeyip, korkmayıp, inatla, cesaretle, tutkuyla hala kendi projelerini hayata sokan, sonuçta başarısız bile olsa pes etmeyen, daha iyi projeler üretmeye çalışan, üreten, üreten, üreten herkese inanılmaz saygı duyuyorum. Bu toplumu sindirmeye değil, cesaretlendirmeye çalışan herkese saygı duyuyorum. Bizim genetik olarak muhteşem bir aklımız ve zekamız var. Bizden her türlü başarı teknik olarak çıkar. Ancak etrafımızdan bazı virüsleri yok etmemiz gerekiyor :)) Olumsuz hikayeleri değil, başarı hikayelerini hatırlamamız gerekiyor.

işte Kağıt vs..

İşte Kağıt vs.. İşte bizim kızlar :))
Tam anlamıyla bir girişimcilik örneği.. Yaratıcılığını, bakış açısını, el yeteneğini geliştirmek isteyen, tüm hobi severler, bu atölyeleri kaçırmayın..

14 Şubat 2011 Pazartesi

Çıbıkkk



Son iki gündür dinlemekten, seyretmekten ve söylemekten çok büyük keyif aldığım şarkı :)) Çıbık..

12 Şubat 2011 Cumartesi

dünyayı değiştirebilir miyim?

Bugün Futurizm okulunda yine muhteşem birini tanıma fırsatım oldu. Dr. Yılmaz Argüden. Bu zamana kadar kendisini tanımadığım için kendimden utanmadım desem yalan olur. Çünkü Yılmaz Bey'i dinlemek için onu yıllardır takip eden, kitaplarını makalelerini okuyan onlarca insan vardı aramızda. Hayat hikayesiyle, yaptığı işlerle, kurduğu STK'larla (sivil toplum kuruluşları), aldığı ödüllerle, dünyaya bakış açısıyla, alışkanlıkları, tutumları ve uzgörüleri ile gerçekten aramızdan ne değerler çıktığına bir kez daha şahit oldum ve sevindim. Tam da Türkiyeden başarılı girişimler çıkmayacak psikolojisine kapılmış, genetiğimizde böyle bir başarının olmadığı düşünerek tutkumu kaybetmek üzereyken. Ama Yılmaz Bey hatırlattı: bütün Yunan tanrıları, Osmanlı hükümdarları, Mevlana, Yunus Emre gibi bir çok başarı örnekleri bizim topraklarımızdan çıkmıştı :))

Mevlana, Yunus Emre ve diğer değerli dünya insanları.. Peki bu değerlerimizin felsefelerine, bakış açılarına, söylediklerine, yaptıklarına, düşündüklerine ne kadar önem veriyoruz? Ne kadar örnek alıyoruz? Ne kadar okuyoruz?

2 yıl önce Elif Şafak, Aşk romanını yazmasaydı hangi birimiz hatırlıyorduk Mevlana'yı?

Bu yazıyı bir yere bağlayamayacağım. Çünkü yine yazı kendi kendine bu noktaya geldi :) halbuki ben başka bir şey yazacaktım :)). Neyse Yılmaz Bey'in sunumuyla ilgili beni en etkileyen uzgörüleri başka bir gün yazarım artık.

En azından bir sonuç olarak şunu söylemeliyim ki, bizim genetiğimizde çok büyük başarılar, çok büyük akıllar ve dünyaya ismini yazdıran çok büyük değerler var. O yüzden ümidimizi yitirmeyelim. Hala bugünün liderleri arasına girme, dünyayı değiştirme şansımız var :)) Yeter ki ne istediğimizi bilelim, çok çalışalım, güvenilir, şeffaf ve pozitif olalım.