7 Ocak 2010 Perşembe

Bu dünyaya niye geldik?


Kendime sıkça sorduğum bir sorudur: “Allah bizleri niye yarattı? Dünyaya geliş amacımız ve görevimiz ne?..”
Nedense bu soruyu, yalnız ve umutsuz olduğum, kendimi işe yarar hissetmediğim, hayallerimin ve dileklerimin gerçekleşmediği, iyilik ile kötülük arasında seçim yapamadığım kısacası kendimden mutlu olmadığım zamanlarda soruyorum. Bir cevap bulabilmek için de ciddi emek harcıyorum düşüncelerimle: “Mutlaka bir görevim olmalı.. ne demişler, herkesin en iyi olduğu bir şey vardır. Acaba benim en iyi olduğum şey ne.. çıkart artı ve eksi özelliklerini.. hmm bu konularda kabiliyetliyim, sanki içgüdüsel bir yeteneğim var..evet evet bu alanda benim görevim gizleniyor olmalı.. yok yok bu alanlar hiiç bana göre değil.. Acaba amacım iyi bir insan olmak, insanları mutlu etmek olabilir mi.. evet, kötü insanlardan alıp, iyi insanlara hizmet etmeliyim.. ama o da bir yere kadar canım, süper kahraman mıyım ben, doğa üstü güçlerim yok ki.. Acaba var mı? Belki de dünyaya gelme amacıma hizmet eden bir gücüm var.. hem kötü insanların bile dünyaya geliş amaçları var. Herkesin de bildiği gibi “kötüler, iyilere hizmet eder”. Zor bir görevdir aslında, her babayiğidin kabul edip üstlenebileceği bir iş değil. Ama bu sistemde onların da olması gerekiyordu, ve oldular. Kötü olmasa iyi’nin, yokluk olmasa varlığın, çirkin olmasa güzel’in değeri, kıymeti, farkı nasıl belli olurdu?.. “
Ben herzaman uyumlu, çalışkan, başarılı, sorumluluk sahibi biri olmaya çalıştım. Çünkü böyle olursam ailem ve çevremdekiler benimle gurur duyacaklardı. Doğru olanı yapmak benim için çok önemliydi. Yapabileceğim herhangi bir yanlış, ailemi ve çevremdekileri üzebilirdi. Eğer başarısız olursam, onlar yıkılırdı. Ama ben, öyle bir örnek çocuk, arkadaş, kardeş, öğrenci, çalışan olmalıyım ki ailem beni doğurduğu için, arkadaşlarım benimle arkadaşlık kurdukları için, öğretmenlerim beni eğittiği için, iş verenlerim ise beni işe aldıkları için pişman olmasın. Hatta mümkünse gurur duysun.. Eğer başarısız olsaydım, ailem yıkılır mıydı? Bu soruyu onlara hiç sormadan, onların yerine ben karar vermiştim zaten. Ben hep etrafımdaki insanlar adına kararlar, cevaplar vermişim. Onlara bir kere bile sormadan.. ve hayatımı onlar adına verdiğim cevaplara göre yönlendirmişim. Halbuki bugün anlıyorum ki beni seven insanların benden tek istedikleri mutlu olmam, mutlu bir hayat yaşamam. Ben ise kimi zaman onların mutlu olacağı şeyleri yaparak kendi mutluluğumu feda etmişim.
En büyük korkum, çevremdeki beni seven insanları üzmek, hayal kırıklığına uğratmak oldu ise ikinci en büyük korkum da hayatı ıskalamak oldu.. hayatı ıskalamamak için hep gelecek planları kurdum. Düşüncelerimde geleceğime o kadar çok yer verdim ki, çoğu zaman günü yaşamayı kaçırdım aslında. Profesyonel hayatta başarılı olmaya o kadar çok odaklandım ki, eve geldiğimde kendime ayıracağım zamanı kaçırdım. Statüye odaklandım, üretmeyi kaçırdım. Haklı olmaya odaklandım, mutlu olmayı kaçırdım. Yazın 1 hafta tatil yapıcam diye, bütün bir yılı kaçırdım. Yorgun uyandığımda eve gelip uyumanın hayaliyle bütün bir gündüzü kaçırdım. İş hayatına girip para kazanıcam diye öğrenciliğin keyifli zamanlarını, iş hayatına girdiğimde ise daha üst pozisyonlara çıkacağım diye bulunduğum pozisyonun keyfini, üst pozisyonlara çıktığımda ise mevcut durumumu koruyacağım diye kısa zamanda geldiğim noktanın keyfini kaçırdım. sonuçlara odaklandığım için süreçlerden keyif almayı, sonuca ulaştığımda ise yorgunluktan gururunu duyamamayı. Yani hayatı ıskalamamak için, güzel güzel hayatı ıskaladım aslında.
Tüm bunları fark ettiğim gün anladım ki, bizim bu dünyada tek amacımız var. O da mutlu olmak ve hayata dokunarak yaşamak. Eğer biz mutlu olursak, ailemiz eşimiz, dostumuz da mutlu olur. Eğer biz mutlu olursak hayatı dolu dolu yaşamış oluruz, yani hiç bir saniyeyi ıskalamadan geçirmiş. Biz hayata dokunursak, hayat da bize dokunur. Geriye baktığımızda, yaşadığımız her saniyeden gurur duyarız. Kendimizle gurur duyarız. Yaşadığımız için şükrederiz. Evrenin sonsuz cömertliğinden, içimize alabildiğimiz kadar alırız.
2010 yılı itibariyle, beni MUTLU edeceği için tercihlerimi yaptım, yeni rotamı çizdim. Statüyü değil üretken olmayı, para kazanmak için değil mutlu ettiği için zevk aldığım alanlarda kendimi eğitmeyi ve kendi işimi yapmayı, haklı olmayı değil mutlu olmayı, hobilerime ciddi zaman ayırmayı, sevdiklerime daha çok zaman ayırarak onlarla kaliteli zaman geçirmeyi, eşitlikçi ve sevgi dolu paylaşmayı, bol bol seyehat etmeyi, kitap okumayı, mantığımla değil duygularımla hareket etmeyi, örnek bir birey değil mutlu bir birey olmayı yeni rotam olarak belirledim.
Artık biliyorum: benim görevim MUTLU olmak..

1 yorum:

Unknown dedi ki...

ne mutlu size... insanın para kazanmak zorunda olmaması, bu nedenle çalışmamayı seçmesi, yine de istediklerini yapabilecek maddi olanalarının olması, bu sayede istediklerini yapabilecek zaman da bulabilmesi, bu nedenle mutlu olabilmesi hayattaki büyük şanslardan biri... aksi halde tüm bu yazılanlar ütopya bile olabilir... ne mutlu size...