18 Şubat 2010 Perşembe

Duygusal insanlarız biz

Kişisel gelişim kitaplarının en meşhur öğretisi olan "sonsuz şimdi"yi keşfettiğimden beri televizyonu nerdeyse hayatımdan çıkarmış durumdayım. Eskiden tv'ye ayırdığım son derece anti-üretken zamanımı artık kendime ayırıyorum. Ya kitap okuyorum, ya internette bişiyler araştırıyorum, ya tasarım çalışıyorum ya da bloguma yazı yazıyorum. Bu durumdan da son derece keyifliyim, çünkü artık gün benim için akşam 8de bitmiyor. Uykum gelene kadar üretim devam ediyor (laf aramızda bi de erken kalkabilsem süper olacak)

Televizyonu sadece Ezel dizisini ve Yetenek Sizsiniz programını seyretmek için açıyorum desem yalan olmaz. Her ikisinin de benim için ayrı bir önemi var entersan bir şekilde.

Ezel dizisi beni çok düşündürüyor. Dürüst olmak gerekirse sıra dışı bir hikayesi yok. Ama hedef kitlesi olan Türk milletini tam kalbinden fethediyor. Haksızlık yapılan kişinin intikamı.. olduk olası çok severiz böyle hikayeleri. Özümüzde hepimiz çok duygusal insanlarız. Kötüden alıp iyiye vermeyi, yapılan bir kötülüğün intikamının alınmasını, karşı tarafı şaşırtacak şekilde oyunlar oynamayı ve kaybedeceğimiz düşünülürken son anda kazanmayı çok severiz. Ramiz Dayı'nın Kerpeten Ali'yi şaşırttığı, tabiri yerindeyse dumura uğrattığı her saniyede inanılmaz keyifleniriz. Severiz oyunlar oynamayı.. Elimiz en güçlüyken zayıfı oynamayı, en cesurken korkağı oynamayı, en bağımlıyken bağımsız gibi davranmayı... Neticesinde karşımızdakini şaşırtmayı ve gücümüzü göstermeyi.

Sonuna kadar mağduru koruruz, kollarız. Ezel'in kazanmasını isteriz ama bir yandan da kerpeten Ali'nin ne kadar pişman olduğunu anlayıp kıyamayız ona. İki duygu sömürüsüne kanarız 1 dakikada. Adam öldüren, en yakın arkadaşlarına kötülük yapan adamı, iki gözyaşı döktü diye affederiz hemen. Eyşan'ın bakışları sertken küfürler ederiz, ne kadar üzgün olduğunu anladığımızda kollarımıza alırız. Toplum olarak hiç dayanamayız göz yaşlarına. Ne kadar fevri tepkiler verip yakıp yıkıyorsak o kadar da çabuk affederiz herkesi. Duygusal insanlarız biz, kim bizi daha çok etkiliyorsa anında gideriz onun peşinden. Ta ki bir diğeri bizimle konuşup bizi etkileyene kadar...

İyi analiz yapmış senaristler. Hepsinin ellerine sağlık. Toplum olarak içimizi bu kadar kıpır kıpır eden, her bölümü mutlu sonla biten, sanki kendi zaferimizmiş gibi bizi gururlandıran bir diziye ihtiyacımız varmış. Ve Ramiz Dayının her cümlesinde bize öğrettiği özlü sözlere. Onun sayesinde şair olduk, düşünür olduk, özlü sözler kitapları alıp okur olduk. Artık her pazartesi akşamı mutlu ve gururlu uyuduğumuz gibi özlü sözler dağarcığımızda her hafta bir kademe daha gelişiyor.. Meğersem bizim Ramiz Dayı'ya ne çok ihtiyacımız varmış :)

1 yorum:

Yalçın Arsan dedi ki...

Sayenizde Ezel dizisini seyretmeye başlayacağım galiba Özge hanım!..

Eline sağlık :)