31 Ocak 2011 Pazartesi

okyanusu tadan balık akvaryuma geri döner mi?

Profesyonel hayatı bırakıp girişimci olmak için yola çıktığımdan beri hayatım ve gündelik alışkanlıklarım çok değişti. Malesef buna yıl büyük bir akvaryumun içinde yaşamışım. Tek derdimiz mavi balıklardan daha hızlı yüzüp yemi kapabilmekmiş.Tabi bu yem başkaları tarafından atılan yemlermiş. Yani canları sıkılsa, ben bugün yem atmak istemiyorum deseler yapabilecek hiç bir şeyimiz olmayacakmış. Çünkü biz sadece o dünyaya kendimizi alıştırmışız, dışarda neler olup bittiğine hiç bakmamışız. Belki de içinde bulunduğum akvaryum çok şık, lüks ve zengin olduğu için aklıma gelmedi dışarıya bakmak belki de bizim beyinlerimiz öyle yıkandı ki bütün dünyayı o akvaryum zannettik.

Akvaryumdan dışarı atlayıp okyanusa düşünce gerçekten çok şaşırdım. hatta uzun bir süre hareket edemedim. Çünkü nerden nasıl başlayacağımı, bunca eksikliği nasıl tamamlayacağımı bilemedim. Aylarca sadece bilgisayar başında, sabahtan akşama kadar insanların yazdıklarını okuyarak, yaptıkları girişimleri inceleyerek geçirdim. Gözümü kırpmaya korktum, çünkü o anda bile kaçırabileceğim çok şey vardı.

Dışarda kurumların olmadığı, sadece bireylerin olduğu bir hayat var. Bireyler kendi markalarını yaratmışlar. Kendi girişimleri ile para kazanıp popüler olmuşlar. Bizim alıştığımızın dışında (patronun parası, patronun markası ve gücü), kendi kısıtlı paralarıyla kendi markalarıyla kendi güçlerini oluşturmuşlar.

Bu bireyler sık sık bir araya geliyor, fikir alışverişlerinde bulunuyorlar. Hepsinin blogu, web sitesi ve inanılmaz sayıda takipçileri var. Sosyal medyayı çok güzel kullanıyorlar yani kendilerini pazarlamak için gazetelere televizyonlara büyük paralar vermiyorlar. Tüm zamanlarını kendilerine yatırım için, zevkle harcıyorlar.

Şimdi bu insanları göre göre nasıl olur da o akvaryuma geri dönebilirim ben? Dönemem!.. Ama bir yandan da hala kendi üretimimden para kazanır hale gelemedim. Sanırım artık bir karar verme ve silkelenme vaktim geliyor. AKvaryum balığımııyım okyanus balığımıyım dürüst bir analiz yapmam gerekiyor..

26 Ocak 2011 Çarşamba

Girişimcilik doğuştan mı olunur?



Herkes öyle söylüyor bu aralar, girişimcilik sonradan olmaz. İçinizde varsa vardır, yoksa sonradan elde edemezsiniz.. Bu aralar hepimizin hayranlıkla takip ettiği Alphan Manas da Antalya Girişimci İş Adamları derneğinde yine çok başarılı bir konuşma yapmış. Başarılı diyorum çünkü hem vermek istediği mesajları kısa yoldan pat diye veriyor (dolandırıp süsleyip püslemiyor) hem de çok komik anlatıyor. Onu her seyrettiğimde resmen gülmekten ölüyorum ağlanacak halimize.

Alphan Manas diyor ki, girişimcilik 3 günde 5 günde kursa gidilerek öğrenilebilecek bir şey değil. İçinizde varsa vardır. Hırsların yeteneklerin önüne geçmesi en temel sorunumuz. Bir de ne yazık ki girişmcilik bizim ülkemizde aileler yüzünden öldürülüyor. Çünkü çocukken başlıyorlar müdahele etmeye. 'O doğru, bu yanlış, ona dokunma, onu yeme, oraya git, öyle konuş, vs'.

Yıllardır hep üzerinde durduğum bir konudur. Bırakın çocuklar kendisi öğrensin. Düşmesini, kalkmasını, ayakları üzerinde durmasını öğrensin. Bırakın kırmak istiyorsa kırsın, dökmek istiyorsa döksün. 3 kuruşluk ev eşyaları onun gelişiminden daha önemli değil ki. Sıcak bir şeye dokunmak istiyorsa da dokunsun, belki eli yanıp canı acıyacak ama hangi birimiz gizli gizli dokunmadık ki sobaya? Yasaktı, ama merak uyandırıyordu. Gizli gizli dokununca, canımızın acısını da kendimize saklamak zorunda kaldık :)

Biliyorum bana böyle konuşması kolay. Çocuğu olmayan bilemezmiş. O yüzden çok fazla da astığım astık, kestiğim kestik konuşmak istemiyorum. Sadece kendim için, günü geldiğinde bu laflara yakışır bir davranış sergileyebilmeyi diliyorum :)

Yine iş konusunda çok güvendiğim ve saygı duyduğum yöneticim bana demişti ki: 'merak etme çocuklarda da içgüdü vardır, içgüdüsel olarak kendilerini korumayı bilirler'. Neden olmasın, belki de doğrudur. Biz hiç fırsat vermediğimiz için bilemiyoruzdur :))

Demek ki neymiş, girişimcilik doğuştan olur ama sonradan yok edilebilirmiş!. Bu durumda belki de herkes girişimci doğuyor, ama ya hırslar yüzünden ya da yetiştirilme şartları yüzünden bu yeteneğimizi kaybediyoruz.
Siz siz olun çocuklarınızın girişimciliğini öldürmeyin. Bırakın aksiyon almayı küçük yaşta öğrensin.

19 Ocak 2011 Çarşamba

para kazanmanıza engel olacak 13 tuzak

Kendi işinizi kurmaya mı çalışıyorsunuz? Para kazandıran işinizi? Neil Patel'in kendi blogunda yayınladığı, para kazanmanıza engel olacak 13 tuzak. Kendi tecrübeleriyle anlattığı, yaşayarak tecrübe ettiği bu 13 tuzağa düşmeyin diyor :)
 Neil Patel 2 internet şirketi sahibi ve büyük şirketlere (amazon, AOL, GM, HP, vb) web üzerinden daha çok para kazanmaları için danışmanlık veriyor. 9 yılda 9 adet dot.com şirketi kurmuş ve çoğunda zarar etmiş. Neyseki bir kaç tanesinden iyi para kazanıp zararını telafi etmiş. Zarar etmesini çok ciddi hatalar yapmış olmasına bağlıyor. Ve bu hataları neler olduğunu anlatıyor:

1. Aynı anda bir çok şeye atlamayın: Önünüze bir çok fırsat çıkıyor ve hepsine sahip olmak istiyorsunuz. Ancak her birine gerekli zamanı ayıramazsanız bu sizin sonunuz olur. Aralarından iyi sonuç veren çıksa da genel olarak tehlike yaratır. İşinizi ne kadar büyük veya küçük olduğu önemli değil, önemli olan sizin elinizdeki işlere yeteri zamanı ayırabiliyor olmanız.

2. İş yapınızı doğru kurun: Şirket tipinizi en başta doğru kurgulamak ilerisi için çok fayda sağlar. Bu konuda muhasebecinizden destek alın. Eğer belli bir cironun altında olacaksanız A tipi şirket kurulumu vergi avantajı yaratabilir. Boşu boşuna B tipi kurup cebinizden para çıkarmayın.

3. Aklınız başınızda olsun, rüya aleminde değil: Şirketimizle ne kadar para kazanacağımız, nerelere geleceğimiz hayalini her girişimci kurar. Ama hayal dünyasında yaşamayı bırakın. Hayal kurmak üretken bir şey değil. Zaman kaybettirir. Hayal kuracağına aksiyon al. JUST DO IT..

4. Kime güveneceğin konusunda dikkatli ol: Çalıştığın kişiler çok önemli. Onların güvenirliği konusunda dikkatli ol, hata yapma. Bir anda herşeyini alıp götürebilirler.

5. Yeni eleman alırken çok dikkatli olun: - rakip şirkete çok başarılı biri sizin şirketinizde de başarılı olacak anlamına gelmez. - çok eleman almak deli bir adamın problem çözüm yöntemidir. Bazı işleri kendiniz yapmaya çalışın. Çünkü siz yaparken nerde ne gibi hatalar, problemler olabileceğini öğrenirsiniz. Ona göre de elemanlarınızın sizi kandırmasını engellemiş olursunuz. - eleman masrafını sadece maaş olarak düşünmeyin. bunun yanında yemek masrafı, ofis malzemeleri, vb gibi bir sürü masrafları vardır. bunları iyi hesaplayın.

6. Çalışanlarınızı takip edin: Elemanlarınızı başı boş bırakmayın. Project management sistemi kurup projeleri online takip edebilirsiniz. Böylece gün içinde kim ne yapmış ortaya çıkar. Geliş gidiş saatlerini kart sistemi ile takip edebilirsiniz. Eğer elemanlarınızı başı boş bırakırsanız bir süre sonra kaybolan zaman geri alınamıyor. Her gün yarım saate geç gelen biri yılda 3 hafta kaybetmiş demektir.

7. Para tahsilatlarınızı zamanında yapın: en önemli sorunlardan biri yaptığınız işin parasını almaktır. Mümkünse işi yapmadan önce paranızı alın. Çünkü bir çok şirket tahsilt problemi nedeniyle batıyor. Bir de asla paraya ihtiyacınız yokmuş gibi görünmeyin.

8. Hiç bir ayrıntı önemsiz değildir: Tabiki her ayrıntı ile siz ilgilenemezsiniz. Bunun için elemanlarınız olmalıdır. ama yine de şirketinizde neler olup bittiğini bilmelisiniz. Mesela yıllık 300bin solar hosting gideri olduğunu fark eden Neil Patel, yaptığı küçük pazarlık sonucu ciddi indirim almıştır.

9. Zaman sizin tarafınızda değil: Herşeyin mükemmel olması için zaman kaybetmeyin. unutmayın ki herşeyin daha iyisi vardır ve problemler her zaman çıkacaktır. Herşeyin mükemmel olmasından çok, ürününüzü kimse sizi bitirmeden piyasaya sürmeye çalışın. Hazırladığı software projesinin daha iyi olması için piyasaya sürmeyip üzerinde çalışmalar yapan Neil, Google'ın benzer bir projeyi devreye sokmasıyla mahfolmuştur. çünkü google'ın ürünü ücretsizken kendisinin ki ücretliymiş.

10. Tavsiyeler konusunda dikkatli olun: Tabiki tavsiyeleri dikkate alın, dinleyin. Ama unutmayın ki sizin işinizi kimse sizden daha iyi bilemez.

11. Bilmediğiniz şeylerden korkmayın: 16 yaşındayken kurduğu şirkette, bilmediği için online ödeme sistemini devreye sokmamıştır. Ve bu eksiklik şirketin başarısız olmasının en büyük nedenidir. bilmediğiniz şeyleri araştırın, öğrenmeye çalışın, dikkate alın.

12. Para problemleri çözmez, problemleri yaratır: Herşeyin parayla çözüleceği inancınızdan vazgeçin. Paranız yoksa yaratıcılığınız daha fazladır. Bir işi para kazanır hale getirmek sizin asıl konsantrenizdir. Halbuki para endişeniz olmasaydı, şirket karlılığına pek önem vermezdiniz.

13. Duygular ve iş dünyası kötü bir karışımdır: duygularınızı iptal edin diyemeyiz tabiki ama biraz analitik olmayı öğrenin. sizin kendiniz için değil, işiniz için en iyi olan şeyi seçin. Bazen bir adım geriye gidip güç toplamak daha mantıklı olabilir.

Sonuç olarak hata yapmaktan, başarısız olmaktan korkmayın. Hayatınızın en büyük tecrübelerini bu yolla elde edersiniz. Ve unutmayın ki eninde sonunda başaracaksınız..

18 Ocak 2011 Salı

home office çalışmak istiyorum ama NASIL?

Kendi bilişim projemizi yaptırmak için yazılımcı ararken çok zorlanmıştık. Böyle bir çevremiz de olmadığı için tamamen el yordamıyla yazılımcılar arayıp projemizi anlatmaya ve ilgilenip ilgilenmediklerini sormaya başlamıştım. Kimisi ilgilenmiş ama bizim beklediğimiz bütçeyi aşmıştı, kimisi bizden çok detaylı proje planı istemişti ki biz daha o detayı hayal edemiyorduk, kimi de cesaret edememişti. Sonunda elance.com diye bir sanal platforma ulaştık. Oraya herkes kendi projelerini giriyor, sistemde kayıtlı olan tüm yazılımcılar da eğer proje ile ilgilenirlerse teklif veriyorlardı. Bu platform sayesinde Hindistandan, rusyadan, avusturyadan, Amerika'dan bir çok yazılımcı ile yazıştık ve sordukları sorulara cevap verdik. Sonunda bizi en etkileyen yazılımcı ile çalışmaya karar verdik. Sistem çok sağlıklı çalışıyordu, siz projenizi dilediğiniz milestone'lara ayırıyor ve o milestonelar gerçekleştikçe paranızı elance üzerinden ödüyordunuz. ve en güzeli beraber çalıştığınız yazılımcı veya şirkete puan veriyordunuz ki bu puanlar onların bir başka projeyi alabilmesi için çok önem teşkil ediyordu. Böyle bir havuza ulaşabilmek çok hoşumuza gitmişti. 

Geçen hafta böyle bir platformun Türk versiyonuna rastaldım. http://www.uzmankirala.com/ Yeni yeni üyelerini topluyor. ama önünün çok açık olacağına inancım sonsuz. Çünkü hem proje sahibine faydalı hem de projeyi gerçekleştirebilecek donanıma sahip kişilere. Proje veren olarak hemen üye girişimi yaptım, bir süre sonra herhangi bir konuda proje yapabilir hale gelince de proje gerçekleştiren olarak da kayıt açacağım. Belli mi olur, belki bende evden para kazanabilirim :) Hatta şu an aklıma süper bir fikir bile geldi. Hemen aksiyona geçeceğim :))))

Bu tarz platformların artmasıyla görüyoruz ki çalışma koşulları değişiyor. Önümüzdeki günlerde herkes kendi becerisiyle evden iş bulup, parasını kazanabilir hale gelecek. Bizler de kendimizi bu yönteme acilen hazırlamalıyız..


hayaline sahip çık!

Hayalleri kendimiz için mi kuruyoruz başkaları için mi? Ya da hayalimizin içine dahil ettiğimiz biri, bu hayalin bir parçası olmak istemezse, biz neden o hayali oracıkta bırakıp atıyoruz, sonuna kadar sahiplenmiyoruz?

Biraz karışık oldu değil mi? :) Sadece son zamanlarda farkına vardığım bir şey var ki: bizleri en çok yıpratan şey 'hayal kırıklığı'. Ve bu hayal kırıklığını yaratanlar ise hayalimizin içine dahil ettiğimiz insanlar. Yani kendimizi bir hayale kaptırıyor, o hayali gerçekleştirme ihtimali olan kişileri gözümüzde büyütüyor, sonra onlar beklediğimiz gibi tepki vermeyince yıkılıyoruz. O hayali oracıkta bırakıp uzaklaşıyoruz. İyi tamam da neden bizim hayalimiz o kişi/ve kişilere bağlı olsun ki?

12 Ocak 2011 Çarşamba

Wikipedia projesine gülenlerden miydiniz?

Hatırlıyorum da eskiden salonların en değerli yerlerinde cilt cilt ansiklopediler dururdu. Her pazar meydan Laurrouse'un bir tanesini alıp içindeki bilgileri ezberlemeye çalışırdım. Bilgileri ezberlemek çok önemliydi. Ansiklopediler kızların çeyizleri için ciddi yatırımdı.

Derken internet hayatımıza girdi. Dediler ki artık kütüphanelere, ansiklopedilere ihtiyaç kalmadı. Aradığımız her bilgiye internetten ulaşabileceğiz. Ansiklopedilerdeki bilgiler teker teker internet ortamına taşınmaya başladı. O zamanlar da biri çıktı dedi ki: ben dünyanın en büyük sanal ansiklopedisini kuracağım. Hem de bu bilgiler internet kullanıcıları tarafından girilecek, hiç bir personel gideri oluşmayacak.

Nasıl yani? bizler mi oluşturacağız bu ansiklopediyi? İyi de bizim girdiğimiz bilgilerin doğru olduğu ne malum? hatta bilerek hatalı bilgi girenler olmaz mı? Yahu kim neden zaman harcasın ki giriş yapmak için?ya da kim inansın ki o yazılanlara? Ha ha çok komik bir proje, hayatta tutmaz!..

Evet wikipedia kurulalı 10 yıl olmuş. ve bizim için şu an en büyük bilgi kaynağı. Artık bir şey ararken sözlüğe bakalım bile demiyoruz, wikipedia'ya bakalım diyoruz. Wikipedia'dan önce hayat nasıldı hatırlamıyoruz. Yanlış bilgiler doğrularını bilenler tarafından düzeltiliyor. İnsanlar gerçekten bu iş için zaman harcıyor ve değerini biliyor. Artık annem bile evdeki ansiklopedilerini atmaya ikna oldu :)

Darısı bizim projemizin başına. Tamamen kullanıcıları tarafından oluşturulacak bir portal olacak. ama hala insanlar bize soruyor: yanlış girişler olur, hatalı bilgiler olur.. Evet ilk başlarda olur belki ama ben biliyorum ki zamanla sistem o hataları, o yanlışlıkları ayıklayacak.

http://www.ntvmsnbc.com/id/25169937/