Film, film olarak çok başarılıydı. Ama beni asıl etkileyen işin hikayesi oldu. Bana göre kendi çapında kendini kabul ettirme problemi olan, dahi ama yalnız çocuk (genelde kendimizi hep buna inandırırız: dahi ama yalnız, zengin ama mutsuz, vs), sevgilisine kızdığı için nerden nerelere gelmiş. Filmdeki hikayeye göre kendimce şöyle sonuçlar çıkardım:
1. Bu zamana kadar hep şıpıdık terlikler ile tv'ye çıkan Marc Zuckerberg'i rahat, kendine münasır ve dış görünüşe önem vermeyen biri olarak adlandırıp saygı duyuyorduk. Ama hikayeden anladığım kadarıyla onun bu davranışı rahatlığından değil, karşısındakini aşağılamasından kaynaklanıyor (pijama ile toplantıya giderken amacı buydu, planlı bir davranış sergiledi)
2. Winklevoss kardeşler o sosyal çevrenin en zengin ailelerinin çocukları olmasına rağmen örnek çocuk olmaya gayret gösteriyorlar. Spor yapıyorlar, olimpiyatlara katılıyorlar ve not ortalamaları gayet iyi. Halbuki bizim ülkemizde bu sosyal sınıftaki erkekler, altlarında son model otomobil ile hocaları paralarıyla satın almaya çalışıyor, spor veya okul ile pek ilgilenmiyorlar.
3. Amerikada okuyan öğrenciler eğitimi daha ciddiye alıyorlar. İmkanları onları daha özgür ve üretken yapıyor. Bizim ülkemizde benim diyen üniversitede bile çalışkan olmak alay konusu. Cafelerde sürtmek prestij meselesi. Bu nedenle bizim öğrencilerden bu tarz bir girişim çıkması çok zor.. Malesef..
4. Sean Parker gibi tipler dünyanın her yerinde varmış. Kendini satmayı becermek her zaman para ediyor. Hiç bir şey yapmasan bile çok şey elde edebiliyorsun.
5. Dünyayı değiştiren her olay aslında bir kadın için yapılıyor.
6. Marc Zuckerberg dünyanın en zengin genci ama parayla istediği şeyi elde edemiyor (bu tarz hikayeler parası olmayanlar tarafından çok sevilir)
Bence herkes bu hikayeyi seyretmeli. Özellikle içinde bulunduğumuz dönem itibariyle girişimci olmayı hayal eden tüm üretken kişilere şiddetle tavsiye ederim.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder