Uzun zamandır pek yazmıyordum. Psikolojik bazı durumlar yüzünden elim klavyeye pek gitmiyordu. Halbuki yazmanın nasıl rahatlatıcı ve mutluluk verici birşey olduğunu biliyordum ama nedense elim gitmedi işte :)) belki de yazarken bilinçaltımın köşelerinden çıkacak saklanmış düşünceleri ortaya çıkarmak istemedim. çünkü her defasında sanki ben değil, onlar alıyor sazı eline ve birer birer dökülüyor kelimelerin arasından.
Kendimi bildim bileli etrafımdaki insanları, sokaktaki insanları gözlemlerim hep. Gülen suratların arkasındaki düşüncelerini, endişelerini, korkularını, heyecanlarını veya ümitlerini, olumlu olumsuz her düşüncelerini hissetmeye çalışırım. İnsanları o kadar çok inceliyorum ki bazen niye psikolog olmadım diye düşünüyorum :) çünkü çoğunlukla da hep doğru analizler çıkarıyorum. Son 6 aydır gözlemlediğim ama daha yeni fark ettiğim bir durum var: bulaşıcı bir hastalık gibi tatminsizlik aldı başını gidiyor. Hemen hemen herkes de bir tatminsizlik mevzu bahis. Mutsuzluk demiyorum, çünkü artık mutlu olmak ile tatmin olmak arasındaki farkı iyi biliyorum. Sadece tatminsizlik..
Çalışanlar iş hayatına köle olduğu için, işsizler para kazanamadığı için, kendi işini yapmak isteyenler yeterli enerjiyi bulamadığı ve ilerleyemediği için, çocuklar sokakta oynayamadığı, yetişkinler kendine yeteri zamanı ayıramadığı için, vs, vs, vs.. Herkes için var bir neden. Kimine göre anlamsız, kimine göre sahte. ama sonuçta o kişiyi etkileyen..
Bu tatminsizliğin nasıl yok olacağını çözdüm galiba: zevk aldığın şeyi üreterek ve bu üretimlerden para kazanarak. Düşünsenize, evde örgü dantel yapan bir kadın bunları satıp para kazanabilmenin bir yolunu bulabilse; fotoğraf çeken adam çektiği fotoğraflarını satabilse, fikir üreten adam fikirlerini satabilse, yazı yazmayı seven adam yazmaktan para kazanabilse, dans etmeyi seven kadın dans etmekten, sanat aşkına sahip adam sanatından, tasarım kabiliyetine sahip adam tasarımlarından para kazanabilse.. Fotoğraf çekmeyi çok seven biri olarak, biri benim bir fotoğrafımı satın alsa kimbilir nasıl bir tatmin yaşardım..
İyi de bu ortam nasıl oluşturulacak?. bugün benim etrafımdaki herkes (ben dahil), ürettiğimiz bir şeyi satmaya utanıyoruz. Biri beğenince hemen hediye ediyoruz. Yüz yüze satışı yapamıyoruz, biraz teknolojiyi kullanmayı becerebiliyorsak sanal ortamlarda ürünlerimizi satmaya çalışıyoruz. Peki neden utanıyoruz? İşte ben bunu çözemiyorum..
Bugün bir ev hanımı evde ürettiği şeyleri (salça, turşu, örtü, kazak, atkı, vs) bana utanmadan satabilse, ikimizin de işi çözülmez mi? Dışarıdan inorganik salçalar alacağıma, komşumun evinde yaptığı hakiki salçadan bir kavanoz alsam ikimiz de mutlu olmaz mıyız?
Ama yoooo, çok ayıp.. Ne derler sonra.. 1 kavanoz salçayı satacak kadar düşemezsin di mi? Ben çektiğim fotoğrafımı satacak kadar zordamıyım ki.. İnsan arkadaşından nasıl para alır ki? çok ayıp.. çok utanç verici..
Bugün bir hayal kuruyorum: keşke öyle bir ortam olsa ki, herkes kendi üretiminden para kazanabilse. Sokakta yaşayan insanlar da bu vesileyle kendine küçük de olsa bir kazanç elde edebilse. Kimse sokaklarda yaşamasa, herkesin başını sokabileceği sıcak bir yuvası olabilse. Üretimden para kazanmak hor görülmese, insanlar birbirinden utanmasa...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder